top of page
  • Siyah YouTube Simgesi
  • Siyah SoundCloud'a Simge
  • Siyah LinkedIn Simge
  • Black Twitter Icon
  • Black Facebook Icon

Yazılı Konferanslar

Cennet ve Cehennem

Evet varlıkla ilgili sohbet ettik. Bak böyle kısa kısa bazı temel bilgileri söyleyeceğim,
aslında bu bilgiler böyle çok da gizli metafizik, kırk sene ilim yaptıktan sonra ancak bulunabilecek şey değil çok kolay ve herkesin az bir düşünce ile farkına varabileceği şeylerdir, bizim sıkıntımız, temel bilgilerden yoksunuz. Mesela alfabe kesilmiş, Osmanlıyla, İslamla alakamız kesilmiş, dini bilgiler yanlış anlaşılmış..

 

O söyleyeceğim burada beş tane kısa madde şu dinde olan bütün bilgiler, Üstad Bediüzzaman’ın tabiriyle kanun-u külli-i meşhuddur. Hem kanunudur yani her zaman her yerde o hakikat var. Kanun-u, hem külli yani kâinat çapında, istisnası olmayan demek, hem de meşhud yani istediğin her yerde o hakikati görebilirsin, meşhud yani şahid olunan.

 

İşte bu Cennet Cehennem de böyledir, istediğin her yerde Cenneti Cehennemi inkâr eden bir insana o hakikatlerin bir parçasını, bir kanuniyetini gösterebilirsin ve adamı ikna edersin veya susturursun fakat dersen ki işte öldükten sonra bilmem kaç milyar sene geçtikten sonra gidilecek bir ateş çukurudur veya cennet işte bir parktır ya da zaten adamı ahirete inandırmak çok zor, o ahiretteki o ateş azabına da inandırmak hepten zor, vehim bırakmaz özellikle bu asırda..

 

Bunu kesinlikle yani İsa Meryem içinde bu böyledir, Kur’andaki bütün kıssaların bütün cümleleri hiçbiri tarih değil, İsalar, Meryemler, Musalar hepsi orada vurgular o cümlelerde kanun-u külli-i meşhuddur. Yani İsa, her zaman İsayı görebilirsin her yerde Meryemi görebilirsin, yani belki biz onları farklı tahayyül ediyoruz o bizim kusurumuz, ama oradaki isimler tarihi değildir yani evrensel kanunların şeyidir yani biz bunu kitaplarımızda çok yazdık, yazılarda çok yazdık inşaallah o kitapta bile, o mesela kaburgadan yaratılma, kaburga madde demektir.

 

Âdem, ruhanilik demektir yani madde ruhtan doğmuş ruh şeyden doğmamış yoksa kadın erkek âdemiyette ortaktır.. Havvalıkta da ortaktır yani her erkek beden itibariyle havvadır, maddidir, kırılgandır.

Ve Üstad hazretleri ikinci şeyi, Muhakemat’ta ilimleri tarif ederken, ilim demek kanun demek yani burada bir deney yaptım iki kere iki dört çıktı, bu her yerde çıkması lazım, eğer her yerde çıkmıyorsa o ilim ilim olmuyor, o artık olağanüstü bir vaka sayılır. Ona ilim denmez. İlim demek kanun şeklinde, hem de bütün varlık aleminde hem de laboratuvarda gözle görülebilecek şekilde.

 

Ve tabi Üstad o cümleye dayanarak, madem kâinatta kanun var ve küllidir, geniş şekilde var ve gözle görünecek kadar realitedir demek ki kâinat karmaşık, kaos, kötü çirkin değil, bir yerde kanun varsa orada bilinç de var, güzellik de var sanat da var her şey var. Kanun çok önemli..

 

Ve geçen Taha suresinde de yazdım bu asırda işte madde, kanun, bilimler, fenler çok öne çıktığı için artık ehl-i tasavvufun eskiden ruhanileşip metafizik aleme açılıp gerçeği metafizik alemde görüp bize anlatması yok, o kapı kapandı. Yani öyle insan yetişmiyor, o yol batıldır demiyorum.

 

Yani tasavvufa giden birkaç doktor arkadaşım var dedim “valla tasavvuf güzeldir ama şeyh yoktur.” Size açıkça söyleyeyim yani, yoksa ben sizden önce koşardım, dedim. Yok çünkü bu asrın geçim sıkıntısı, siyaseti, materyalizmi, bilimlerin egemenliği işte modernizm, kesret, şehvet ve benzeri ajitasyonlar bırakmıyor o ruhani boyutu.. Onun için bize Musa lazım hani Mısırda hiç din yok ya Musa olağanüstü geldi, Musa nar içinde ateş gördü ateş içinde nuru göreceğiz. Madde içinde manayı göreceğiz, cehennem içinde cenneti göreceğiz. Demek bir ilmi çerçeve lazım, hatta bu bazı şeylerde var yani ya Risale’de veya başka mutasavvıfların kitaplarında..

Dil

B.S: Bismillahirrahmanirrahim, geçen hafta demiştik birkaç ders dil üzere sohbet yapacağız. Çünkü dil, kültürün, inancın, hayatın sosyal yapının, ailenin hatta insani yapılanmanın ilk çekirdeğidir.. Gerçi bizim bu konuda bir takım konferanslarımız var. İşte Kelimeler Kavramlar yaklaşık 4 saat, o şimdi masada hazır. İşte Dil ve Ruh gibi, etimolojik bir takım böyle makale çalışmalarımız var; yani insan kitapları okursa takip ederse yeteri kadar bilgi birikir.

 

Fakat yine de geçen hafta da yine dil üzere konuştuk bu hafta da konuşacağız, eğer ihtiyaç olursa bir hafta daha konuşacağız ondan sonra hakikat ilmine geçeceğiz, dil araçtır ilmidir, o da hakikat de, aynı bazı hakikatler bazı araçlar altta kalır, bir üst ilimler var. Eski medrese tahsilinde dille ilgili ilimlere alet ilimleri derler. İnanç, hukuk, kelam diğer ilimlere de yüksek ilimler yani eski tabirle ulum-u aliye ve ulum-u aliye biri ayn ile yani yüce, yüksek ilimler; birisi de aliye alet ilimleri, arada elif ile ayn farkı var.


Bu akşam yine alet ilimlerinden ama yine inşallah sohbeti şeyle bitireceğiz âli bir nokta, âli bir ilmi mesele ile; hem dille ilgili bitireceğiz.


Dil deyince gramer diye, yani bugün, gramer kitapları lise de ortaokul da dilbilgisidir, üniversiteye geçince gramer oluyor. Aslında ikisi de gramerdir, o kavramlar da Türkiye’de oturmadığı için; o da ayrı bir mesele yani, sen çocuğa lise sona kadar dilbilgisi diyorsun ondan sonra gramere geçtin. İkisi de aynı şeydir, birisi lise seviyesi birisi üniversite seviyesi. Gramer Batı dili, gram ufak parçacık demektir, hatta gram kelimesi de oradan gelir ağırlık, toz. Arapçadan Batıya geçmiş.

 

Gramer o ufak parçacıkları bir araya getirme, getiren demek dil bilgisi o kelimecikler, sözcükler, harfler, takılar, edatlar, nokta, virgül hepsini bir araya getirip sana bir kumaş dokuyor. Gramer dokuma manasına da gelir İngilizcede ve Bursa da otobüs koltuk kumaşını dokuyan fabrikanın ismi Gramer Fabrikasıdır, kumaş dokuma. Çünkü dokuma da böyle ufak ipçikleri bir araya getirip bir kumaş dokuyor ya dolayısıyla cümle cümleden oluşan kitap bir nevi kumaş parçasıdır. Zaten vücudumuz da bir nevi kumaştır mesela deri dediğimiz şey hücrelerden örülmüş güzel bir kumaştır yani deri şeyden, bu yapay kumaşlardan daha harikadır.


Bu dilbilgisi ile ilgili birisi gramer dedik. Birisi de sarf var. Sarf bir kökü alıp parça parça edip harcama demek hani sarfiyat oradan gelir. Yani alırsın ilim kelimesi alim yaparsın, malum yaparsın, i’lam yaparsın, isti’lam yaparsın aynı kökten kesip kesip harcama, türetme demek. Bunun işte bugünkü batı dilinde morfoloji yani kelimenin şeklini alıp sırf şeklini değiştiriyorsun, her şekil değişikliğinde ayrı bir kelime çıkıyor.

 

İlim bilgi, alim bilen, malum bilinen, i’lam bildirme; isti’lam bilgi edinmek istemek ilaahir gider mesela.. Mesela mağfiret günah silmek, istiğfar günahların silinmesini istemek, istifham anlaşılmasını isteme, ifham anlatma, fehm anlama.. Mefhum anlaşılan, mefhum diyoruz ya; ilaahir gidiyor. Bunun Batıdaki ismi morfoloji; yani bir kök alıyorsun, kökün şeklini değiştire değiştire yaklaşık 30 küsur kelime türetiliyor bir kökten Arapçada. Arapça çok zengin bu konuda, diğer dillerde de aşağı yukarı eklerle, takılarla şöyle böyle kelime türetiliyor.

bahaeddin sağlam

Konuşma daveti ve medya başvuruları için, lütfen iletişime geçiniz

+90 533 163 09 12

İstanbul | Türkiye

© 2024  Tüm hakları saklıdır.

  • Bahaeddin Saglam YouTube
  • Bahaeddin Saglam SoundCloud
  • Bahaeddin Saglam LinkedIn
  • Bahaeddin Saglam Twitter
  • Bahaeddin Saglam Facebook
bottom of page